İnsanoğlu var olduğundan ve tarih oluşmaya başladığından beri bazı günler, bazı aylar ve bazı yıllar belli bir önemi ve değeri içinde barındırmıştır. Zaman bir zincir misali mütemadiyen yeni halkalar eklemlenmek suretiyle yoluna devam etmiş, bu yolda bazı halkalar diğerlerine nazaran haiz olduğu kıymet nispetinde parıldamıştır.
Bazı zamanların tarihî,
bazı zamanların siyasî, bazı zamanların ise beşerî anlamda önemi olurken bazı
zamanların bu anlamları da ihtiva edecek biçimde mistik bir anlamı olur. Bu
mistik anlam evrenin ve insanın birtakım kodlarını içinde bulundurmakla beraber
bir yapboz misali zamanın topyekûn manasından da izler taşır. Bu mana ki bizi
sırların sırrına ulaştırabilir.
325, 375, 395, 476, 571, 622, 751, 1040, 1071, 1299, 1453, 1776, 1789, 1914, 1923, 1939, 1954, 1994, 2000, 2010… Burada sıralanan tarihlerin her birinin çok yönlü önemi vardır. Her bir önemli tarihte gerçekleşen olaylar bir silsile içerisinde birbirleriyle iletişim ve bağlantı içerisinde devam etmiş ve süreç ilerlemiştir. Peki, bu sürecin kilit taşı hangi yıldır? Bu soruya verilebilecek tek cevap 2023’tür. 2023 yılı yaşanmış olayların, yaşanmakta olan olayların ve yaşanacak olanların birbiriyle kesiştiği bir tarihtir. Tarihî, siyasî, insani ve mistik birçok veri bunu doğrulamakta ve 2023 yılını işaret etmektedir.
İlluminati, Yeni Dünya
Düzeni ve 2023 Üçgeni
Herkesçe bilinen İlluminati isimli bir örgütün kuruluş tarihi 1 Mayıs 1776 olarak kabul görür. Bu benim kanaatimce bir yanılsamadır. Zira İlluminati’yi Şeytanî bir üst oluşum olarak kabul ettiğim ve İlluminati’yi Şeytan ve insanın yani ateş ve toprağın mücadelesinin başladığı zamana dayandırdığımdan dolayı 1 Mayıs 1776 tarihini İlluminati’nin miladı olarak kabul etmeyi doğru bulmuyorum. Fakat bu husus bu tarihin öneminden bir şey kaybettirmiyor. 1 Mayıs 1776 her ne kadar Adam Weishaupt’ın Aydınlanma Çağı’ndan kuvvet alarak kurduğu bir örgütün tarihi olsa da aslında bu tarih Yeni Dünya Düzeni’nin başlatıldığı bir tarihtir. Şöyle ki 1 Mayıs 1776 yılında kurgulanmış olan mekanizmanın tetiklemesi gerçekleştirilmiş ve 13 yıllık periyotlarda makinenin işlemesi sağlanmıştır. Bu tetiklemenin hemen 13 yıl sonrasında Fransız Devrimi meydana gelmiş ve dünyanın siyasî, askerî, ekonomik ve sosyo-kültürel zeminde değişimi başlamıştır. Peki, bu konunun 2023 ile bağlantısı nedir? Yaptığım araştırmalar neticesinde 2023 yılı 1776’da başlatılan Yeni Dünya Düzeni’nin değişim bakımından tamamlanmasının, dönüşüm bakımından da yeni bir aşamaya geçilmesinin tarihidir. 1776 yılını zemin alarak on üç senelik aralıklarla ilerlediğimizde ve her bir tarihi bir aşama yahut kat kabul ettiğimizde on dokuzuncu aşamanın/katın 2023’e denk düştüğünü görürüz (1776-1789-1802…..1997-2010-2023). Ayrıca 1776 ve 2023 arasındaki 247 yılın rakamları toplandığında da bu sistematiğin kutsal sayısı olan 13’e ulaşırız. Bununla birlikte 2023 yılındaki rakamların toplamı ezoterik ve mistik açıdan önemli bir sayı olan 7 iken 2023’ün hicri karşılığı olan 1444 yılının da rakamları toplamı 13’tür. Bu meseleyi 1 ABD dolarının arkasında yer alan mühürdeki tamamlanmamış piramitle bağdaştırabiliriz. Bu sebeple 2023 yılı Yeni Dünya Düzeni’nin yani piramidin tepesinde tamamlanacak olan parçayı ifade etmektedir diyebiliriz.
2023’ün Astrolojik
Gizemleri
2023 yılının astrolojik
anlamda birçok önemi ve gizemi bulunmakla beraber bunlardan en önemlisi
yaşanacak olan iki Ay tutulmasıdır. Bu tutulmalardan birisi 5 Mayıs diğeri 28
Ekim tarihinde yaşanacaktır. 5 Mayıs’ta meydana gelecek olan tutulma Akrep
burcunda, 28 Ekim’de meydana gelecek olan tutulma da Boğa burcunda
gerçekleşecek. Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın “Mârifetnâme” isimli eserinde yer
alan bir tabloya göre Boğa burcunda meydana gelen bir Ay tutulması “karışıklık”
oluştururken Akrep burcunda meydana gelen bir Ay tutulması da “Türklerin
izzeti”ni inşa eder. Bu tip bir tutulma olayının Cumhuriyetimizin yüzüncü
yılında yaşanacak olması bir tesadüf değildir. Bunun tarihsel bazı göstergeleri
mevcuttur. Öncelikle Türklerin izzetini inşa edecek olan “Akrep burcunda bir Ay
tutulması” meselesinde Cumhuriyetimizin burcunun da Akrep olmasının yine
astrolojik bir önemi ve bağlantısı vardır. Akrep burcu yeniden dirilişi temsil
eden bir burçtur. Bu noktada Millî Mücadele ile yeniden dirilen bir milletin
yeni rejiminin kuruluşunun bu burçta meydana gelmesi hem o dönemin manasına
münasip hem de bugünün gelişmelerine uygun olan bir olaydır. 28 Ekim tarihinde
gerçekleşecek olan tutulmanın Gazi Mustafa Kemal’in meşhur sözünün (Efendiler,
yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz!) yüzüncü yılına denk düşmesi ve bu tutulmanın
ortasının saat 20:23’te olması da 2023 yılının ayrı bir gizemidir. 5 Mayıs’taki
tutulmanın tarihsel bir önemi de bu günün Hıdırellez günü olmasından ileri
gelmektedir. Hızır ve İlyas’ın buluşma günü olarak kutladığımız bu günü Doğu
Hıristiyanları da Aya Yorgi bayramı olarak kutlamaktadır. İşin daha da ilginci
5 Mayıs gününün eski Jülyen takviminde 23 Nisan’a denk gelmesidir. Bilindiği
gibi 23 Nisan TBMM’nin açıldığı gündür.
İkinci milenyuma
girilmesiyle yeni bir çağın başladığı tüm dünyada zaten kabul görmüştü. Bu
büyük çağ değişimini destekleyen iki husus daha vardır. Bunlardan ilki
Mayaların takvimine göre 21 Aralık 2012 tarihinde dünyanın son bulacağı
inancıdır. Bu tarihe henüz gelinmemişken birçok insan ciddi bir korkuya
kapılmış ve bu karmaşa dünya basınında geniş yer edinmişti. Elbette bu tarihte
kıyamet kopmadı çünkü bu olay bilinçli yahut bilinçsiz yanlış yorumlandı.
Aslında bu tarih insanlık açısından birtakım felaketler silsilesinin
başlayacağı fakat bununla beraber çok ciddi dönüşümlerin yaşanacağı bir
başlangıcı ifade etmekteydi. Bu tarihten sonra dünyada meydana gelen olumsuz
gelişmeler düşünüldüğünde ve özellikle 2019 yılında Covid’in çıkması, hemen
akabinde tüm dünyayı saran yangınların başlaması ve 2022’de patlayan küresel
ekonomik kriz hesaba katıldığında Mayaların bir parça haklı olduğunu
anlayabiliyoruz. Bununla beraber Mayalar yaşanması beklenen dönüşüm konusunda
da haklıydılar. Tam da 2010’larda geliştirilen yeni akıllı telefonlar ve bu telefonlara
özgü sosyal medya platformları tüm insanlığı muazzam bir dönüşüme itti. O kadar
ki bu dönüşümün yeni bir insan türünü ortaya çıkaracağına dair iddialar bile
ortaya atıldı.
Çağ değişimini destekleyen daha doğrusu etkileyen bir diğer husus da 21 Aralık 2020 tarihinde çağ burcunun değişimidir. 21 Aralık 2020’de Satürn ve Jüpiter’in Kova burcunda bir araya gelmesiyle 2160 yıldır devam eden Balık çağı sona ermiş, 200 yıl sürecek olan Kova çağı başlamıştır. Bu büyük devir teslimin Mayaların işaret ettiği 21 Aralık günü olması da ayrı bir tevafuktur. 2160 yıldır süregelen Balık çağı beşeriyeti her yönüyle ve tüm unsurlarıyla klasik bir yaşama entegre ederken yeni Kova çağı bambaşka bir dönüşümü insanlığa sunmaktaydı. Bazı fütüristlerin yeni bir insan türünün ortaya çıkmasıyla ilgili iddiaları aslında bu konuyla da bağdaşmaktadır. Peki, Kova burcundaki yeni çağ bize ne getirmektedir? Kova burcunun yöneticisi olan Uranüs gezegeni astroloji, astronomi ve uzay bilimlerini yöneten bir gezegen olarak kabul görür. Ayrıca Kova burcu da aklın, zekânın, keşiflerin ve önsezilerin burcudur. Bu doğrultuda içine girmiş olduğumuz bu yeni Kova çağı astrologlar tarafından bilginin, teknolojinin, sıra dışılığın, özgürlüğün ama aynı zamanda anarşinin, kopuşların ve düzensizliğin egemen olacağı bir çağ olarak değerlendirilmiştir. İkinci milenyumun başlangıcı ile 2020 arasındaki gelişmeler yeni istikametin temelini oluşturmuş ve beşeriyeti yepyeni bir çağa hazırlamıştır. 2023 yılı da içinde barındırdığı gizemlerle bu dönüşümün anahtarı olmuştur. Yukarıda da ifade ettiğim gibi 2023 tüm dünya için önem arz etmekteyken Türkler için ayrı bir öneme sahiptir. İki Ay tutulmasından birisinin Türklerin izzetini inşa etmesi meselesiyle beraber girilen yeni Kova çağının yöneticisi olan Uranüs’ün de Türklerle önemli bir bağı vardır. Uranüs bilindiği gibi Yunan mitolojisinde gök tanrısıdır. Eski Türk inanışında Gök Tengri olarak adlandırılan inanış biçiminde eski Türkler kendilerine güç verdiğine inandıkları bu mistik ve kozmik gezegene büyük hürmet göstermişlerdir. İşte Türklere güç veren “Gök Tengri” şimdilerde Türk İHA’larının özgürce süzüldüğü semaya asırlar sonra yeniden hâkimdir!
Sır Muhafızı Barış Manço:
Kayaların Oğlu ve 2023 Fotoromanı
Barış Manço şarkılarıyla
Türk halkının gönlünde taht kurmuş bir sanatçıydı. Güler yüzüyle, samimiyetiyle
ve pozitif enerjisiyle herkesin gönlünün kazanan Barış Manço’nun şöhreti
Türkiye sınırlarını da aşmış, dünyaya yayılmıştı. Fakat çoğu insanın bilmediği
bir şekilde Barış Manço’nun gizemli bir tarafı da vardı. O kendine özgü
besteleri ve şarkılarıyla kendinden sonraki bir zaman için mistik mesajlar
veriyordu. Bu mesajların en çok yoğunlaştığı alan ise 2023’tü.
Barış abi 1973 yılında
“Kayaların Oğlu” isimli bir şarkı yazmıştı. Bu şarkı ilginç bir şekilde 2023
yılını işaret etmekteydi. 1975’te yayımlanan albümde hem “2023” hem de
“Kayaların Oğlu” isminde iki parça göze çarpıyordu. Barış Manço daha sonra
“2023” parçasının devamı şeklinde “2024” ve “2025 Üçüncü Yolculuk” isimlerinde
iki enstrümantal parça daha çıkardı. Oldukça mistik tınılara sahip olan bu
bestelerde yer yer uzay bilimini akıllara getiren melodiler de mevcuttur. Barış
Manço’nun tüm eserlerini ve eserlerindeki mistik kodları burada irdelememiz çok
mümkün değil zira bu epey geniş bir konu olarak kendi kapsamında müstakil bir
yazıyı ve hatta kitabı hak eder.
Kayaların Oğlu isimli
şarkının sözleri uzun yıllar Barış abinin gizemlerinin peşinden koşan
araştırmacılarca irdelendi. Bugüne kadar ortaya birçok iddia atıldı, teoriler
geliştirildi ve bazı sonuçlara ulaşıldı. İşte şimdi içine girmiş bulunduğumuz
2023 yılında, şarkının gizeminin tamamını çözemesek de bazı hususları idrak
edebiliyoruz. Öncelikle bu parçanın Türklere has gizemler içerdiğini söylemekle
işe başlayalım. Barış abinin şiir şeklinde seslendirdiği şarkı “1923’ün ılık
bir Ekim sabahında/Kayaların toprağa dikine saplandığı yerde doğdum”
dizeleriyle başlıyor. Burada açık bir şekilde Cumhuriyet kastedilmektedir.
Fakat ince bir detay da göze çarpmaktadır. Cumhuriyetin başkenti Ankara
olduğuna göre “Kayaların toprağa dikine saplandığı yer” neresidir? Benim
bu soruya naçizane cevabım tarihsel, kültürel ve mistik esrarıyla
“Göbeklitepe”dir. Göbeklitepe tarihöncesi zamanlara ait olup tarihi yeniden
yazmamızı gerektirecek bir mekândır. Bu mekân kendi sırlarını hâlâ
korumaktadır. Yalnız şunu söyleyebiliriz ki tüm dünyada insanlığın ve çağın yeni
bir doğumunun beklendiği şu zamanlarda bu doğumun gerçekleşeceği yer mutlaka
Göbeklitepe olacaktır.
Şarkıya devam edecek
olursak “Toprak anam sevgi dolu, bereket dolu/Toprak anam sessiz, ama toprak
anam dopdolu” dizelerinde Anadolu’yu görüyoruz. Barış Manço Anadolu’nun
yeraltı ve yerüstü zenginliklerine dikkat çekmiş, bu zenginliklerin işe
yarayacağı ve önem kazanacağı çağda ortaya çıkacağını da “toprak ananın sessiz
ama dopdolu” olduğunu söyleyerek vurgulamıştır. Son zamanlarda topraklarımızda
peş peşe keşfedilen ve uzay bilimi, yazılım ve teknoloji alanlarında önem taşıyan
nadir elementleri göz önüne aldığımızda meseleyi daha iyi anlayabiliriz. Bu
dizeler bir yandan da olumsuz anlamda 2023 yılında yaşanmış ve yaşanacak(!)
depremleri de işaret etmektedir. Bu dizelerin hemen arkasından gelen “Babamsa
sağı solu belli olmaz/Bir gürledi mi yer yerinden oynar/Göğsünde çatırdamalar
olurmuş” sözleri Türkiye’nin deprem gerçeğini bariz biçimde ortaya
koymaktadır.
Kayaların Oğlu parçasının
son kısımlarında 2023 yılına ve Türklere yönelik vurgu artmaktadır: “2023’ün
ılık bir Ekim sabahında/Bacaklarımda hafif bir uyuşma ile uyandım/Ve sanki yüz
yıllık ulu bir çınar gibi/Kök salmaya başladım o sabah/Ve ilk kez sağımda
solumda asırlardır/Durmakta olan diğer çınarları fark ettim/Doğudan hafif
bir seher yeli yükseldi/Ve asırlık çınarlar beni de aralarına aldılar/Ve
2023’ün ılık bir Ekim sabahında/Yeni bir Kayaların Oğlunun doğuşunu/Beraberce
seyre koyulduk.” Ağaç, kök, çınar, doğu ve seher kelimeleri bizlere kadim
Türk varlığını hatırlatan kelimelerdir. İşte bu kelimeler ve kelimelerin vücuda
getirdiği cümleler tüm manasıyla Türkleri çok parlak bir geleceğin beklediğini
bizlere söylemektedir. Son yıllarda Türk dünyasındaki gelişmeleri
incelediğimizde bu husus daha net anlaşılmaktadır. Özellikle “Türk Devletleri
Teşkilatı”nın kurulması, Türk dünyasının siyasî, askerî, ekonomik, sosyal,
kültürel ve stratejik alanlarda bir ve beraber olarak büyük atılımlar
gerçekleştirmesi ve tüm bunların Cumhuriyetin yüzüncü yılına bağlanacak şekilde
gelişmesi bizlere geleceğe yönelik daha büyük ümitler aşılamaktadır. Ayrıca bu
gelişmelerin genel olarak 2023 ile beraber yine 5 Mayıs 2023’teki Ay
tutulmasıyla zemini hazırlanacak olan Türklerin izzeti hakikatine
bağlanacak olması ayrı bir gizem, ayrı bir hikmettir. Bu dizelerde yer alan seher
yeli vurgusu da büyük önem taşımaktadır. Selçuklu’da “Selçuklu sekizgeni”
formuyla bilinen ve diğer formlarıyla Anıtkabir’de de bolca yer alan Seher
Yıldızı motifi bugün Türk Devleti Teşkilatı bayrağında hilalin yanında
parlamaktadır. Seher Yıldızı kadim Türk kültüründe yer alan bir yıldız olmakla
beraber pagan ve İlluminati literatüründe de bulunan önemli bir motiftir.
Barış Manço’nun Kayaların Oğlu, 2023, 2024 ve 2025 eserleri dışında 2023 yılıyla ilgili birtakım kehanetler ortaya koyan bir başka eseri daha var: “2023 Fotoromanı”. 1976 yılında Barış Manço ve Kurtalan Ekspres’in oynadıkları bu fotoromanda dikkat çeken bir bölüm var: “Yıl 2023… İnsanoğlunun Ölüm Tarihi… Yeryüzünde ülkeler yıllardan beri savaşmamışlardır… Ne var ki o yıl, süper ülkeler arasındaki anlaşmazlık sonucu 3. Dünya Savaşı başlamıştır. Bütün bir insanlığı bir anda yok edecek öldürücü silahlarla donatılmış bu ülkeler birbirlerine nükleer silahlarla saldırmışlardır…” Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi ve akabindeki gelişmeler bize bir dünya savaşının yaşanabileceğini zaten hatırlatmıştı. Her ne kadar savaşın ilk günleri böyle bir risk tartışılsa da daha sonra gündem değişmiş, savaşın iki ülke dışına sıçramayacağı düşüncesi popülerlik kazanmıştı. Fakat son aylardaki gelişmeler bize bu korkunç olasılığı yeniden düşündürmeye başladı. İngiltere’nin 3. Dünya Savaşı’nın geldiğine dair defaatle açıklamalarda bulunması, Putin’in Batı’yı hedef alan ve savaşı küresel boyuta taşıyacağının imalarını taşıyan ulusa sesleniş konuşması, İran’da nükleer tesise yönelik saldırı, Çin ve ABD arasındaki gerilimler ve saire. Dünya adım adım bir dünya savaşına doğru gitmektedir. Barış Manço 47 yıl önce bu savaşı 2023 yılına yakıştırmış ve nükleer içerikli bir savaş öngörmüştü. Bu fotoromanda özellikle 9 Kasım 2023 tarihine dikkat çekiliyor. Fotoromanın oyuncuları tanıtma bölümünün başında aynen şöyle yazmaktadır: “2023 yılının 9 Kasım Perşembe günü dünyada sadece on bir insan sağ kalmıştır. Bu on bir kişinin nelerle karşılaşacaklarını öğrenmeden önce kendilerini tanıyalım”. Bu on bir kişi nükleer savaş sonrası dünyada son kalan insanlar olarak gösterilmektedir. Bu insanlar ilginç bir biçimde tek güvenli yer olan Ürgüp Peri Bacaları’nda sağ kalabilmişlerdir. Barış Manço’nun diğer eserlerinde ve yaşamının her noktasında yer alan diğer gizemlerin tamamına vâkıf olamayacağımız gibi 2023 ile ilgili sırlarına da tam anlamıyla ulaşmamız oldukça zor. Öyle sanıyorum Barış Manço’nun 2023’e dair sırlarının karanlıkta kalan kısımlarını yaşayarak öğreneceğiz.
6 Şubat 2023
Kahramanmaraş Depremi
Bizler 2023 ile ilgili
büyük umutlar beslerken maalesef henüz senenin başlarında ülkece çok büyük bir
acı yaşadık. Sabah saat 04:17’de Güneydoğu Anadolu Bölgemizde on bir
ilimizi vuran deprem aslında tüm Türkiye’yi vurdu ve hepimizi enkaz altında
bıraktı. Peki, bu depremin altında yatan sır neydi? Öncelikle bazı astrolojik
olayların bu depremi âdeta haber verdiğini söyleyelim. Deprem ve gezegenlerin
birbiriyle ilişkisi üzerine çalışan yerli/yabancı uzmanların, gezegen
hareketlerinin ve bilhassa yakınlaşmalarının depreme sebebiyet verdiğini iddia
ettiklerini biliyoruz. Geçmişteki bazı büyük depremler ve gök olayları
incelendiğinde bu iddiayı destekleyen veriler göze çarpacaktır. Yakın tarihten
bir örnek olarak 7.9 büyüklüğündeki Tahran depremi (28 Şubat 2000) ve 7.2
büyüklüğündeki Düzce depremi (12 Kasım 1999) ile 7 gezegen dizilmesi (5 Mayıs
2000) incelenebilir. Maraş depreminde ise 31 Aralık 2022 tarihinde 7 gezegen
dizilmesi gerçekleşmiş, 21-23 Şubat 2023 tarihinde Ay, Venüs ve Jüpiter
yakınlaşması meydana gelmiştir. 25 Ekim 2022 tarihinde gerçekleşen Akrep burcunda
Güneş tutulması ise Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın “Mârifetnâme” isimli eserindeki
tabloya göre “ölümlerin çoğalması” karşılığını bulmasıyla depremdeki can
kayıplarını işaret etmiştir. Bir diğer husus ise aynı 28 Ekim 2023’te
“Boğa” burcunda gerçekleşecek olan Ay tutulması gibi 8 Kasım 2022 tarihinde
“Boğa” burcunda Kanlı Ay tutulmasının gerçekleşmesidir. Yukarıda da
bahsettiğimiz gibi Boğa burcunda bir Ay tutulması söz konusu tabloda
“karışıklık” olarak değerlendirilmiştir. Depremden bir gün önce yaşanan Aslan
burcunda Uranüsyen Dolunay da 8 Kasım’daki tutulmanın gücünü ve etkisini
arttıran bir tesir meydana getirmiştir. Bir başka ilginç gök olayı ise 2 Şubat
2023 tarihinde Yeşil Kuyruklu Yıldız’ın elli bin yıl sonra ilk
defa Dünya’ya yaklaşmasıydı. Kadim zamanlardan bu yana Kuyruklu Yıldız’ın
ortaya çıkışı büyük felaketlerin habercisi olarak yorumlanmış ve sonrasında
büyük dönüşümler yaşanmıştır.
Depremin bir başka ilgi
çeken tarafı ise hemen öncesinde yaşanan bazı siyasî olaylardır. Bilindiği
üzere depremden kısa bir süre önce birçok ülke İstanbul’daki konsolosluklarını
terör saldırısı istihbaratı nedeniyle kapatmıştı. 3 Şubat 2023’te NATO Hava
Kuvvetleri Twitter hesabından, Türk bayraklı Türk savaş uçaklarının yer aldığı
bir fotoğraf “Mutlu Cumalar ve harika bir hafta sonu geçirin!” notuyla
paylaşılmıştı. Aynı gün İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ABD Büyükelçisine
hitaben “O pis ellerini Türkiye’nin üzerinden çek. Türkiye’yi nasıl karıştırmak
istediğinizi net bir şekilde biliyorum” demişti. Hemen ertesi gün ABD’ye ait
bir savaş gemisinin İstanbul’a gelmesi de deprem sonrasında HAARP iddialarında
önemli bir etkiye sahip olmuştu. Depremin insan müdahalesi ile yapılıp
yapılmadığı meselesine burada değinmeyeceğim fakat bu depremin gizemini
arttıran bazı bilgileri de yazmak durumundayım. HAARP iddiaları bir komplo
teorisi olarak kendi ülkemizde normal olarak alevlenirken aynı iddiaların başka
ülkelerden özellikle siyasî isimlerden de gelmesi ayrı bir esrar perdesi
oluşturmuştur. Depremden kısa bir süre sonra Romen senatör Diana Ivanovici
Sosoaca depremden iki gün sonra Romanya parlamentosunda “İnsanların ölmesi
gerekiyordu ve bu henüz bitmedi” başlıklı çok ilginç bir konuşma yaptı. Bu
konuşmada Türkiye’nin jeolojik bir silahla uyarıldığını söyleyen Romen senatör “Türkiye’deki
boru hatlarının haritasına dikkatlice bakarsak, aslında hedeflerden biri olan
doğal gaz ve petrol boru hatları ile bunların yıkıldığını görüyoruz. Ama sözde depremin
olmasına 10 saniye kala Türkler bu boru hatlarını kapattı” cümleleriyle
kafaları karıştıran bir iddia ortaya atmış oldu. Maraş depremiyle ilgili olarak
yurt dışından bir diğer önemli tepki ise Rusya’da Devlet Duma Milletvekili
Yevgeny Fedorov’dan geldi. Fedorov, Telegram’da Putin’e yaptığı açıklamada bu
depremin ABD tarafından yapay olarak meydana getirildiğini iddia etti. Bu
iddiasını destekleyici bir şekilde ABD’nin ve SSCB’nin geçmişte sismolojik
silahlar geliştirdiğini vurguladı.
Maraş depreminin
gerçekleştiği tarihle ilgili olarak da şüpheler oluşturan bazı durumlar söz
konusu. Bilindiği üzere 2021 yılının 5 Şubat tarihinde Göbeklitepe’nin yanında
Göktürk harfleriyle “Gökyüzüne bak, Ay’ı gör” yazılı bir monolit ortaya
çıkmıştı. Bu tip monolitler o zamanlarda dünyanın birçok noktasında çıkmaktaydı
fakat Göbeklitepe’deki monoliti özel kılan bazı ilginç noktalar var. Bunlardan
ilki bu monolitin o sıralar çıkan monolitlerin sonuncusu olması. Son monolit
tarihin sıfır noktası kabul edilen ve mistik bir esrarı barındıran
Göbeklitepe’de çıkmıştı. Ayrıca üzerinde yazan yazı da bu monoliti
diğerlerinden ayırıyordu. Aynı gün yani 5 Şubat 2021’de Türkiye Uzay Ajansı
Twitter hesabından ilginç bir video yayınladı. Ay’ın, Jüpiter’in ve Samanyolu
galaksisinin görüntülendiği videonun sonunda 9 Şubat 2021 tarihi işaret
ediliyordu. 9 Şubat 2021’de ise monolit ortadan gizemli bir şekilde kaybolmuş
ve aynı gün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Millî Uzay Programı’nı
açıklayarak 2023 yılında Ay’a çıkılacağını ifade etmişti. Gezegenlere ve 2023
yılına gizemsel bir vurgu yapılan 5-9 Şubat tarihlerinin arasında bir gün olan
6 Şubat’ta bu depremin yaşanması daha başka hususlarla da bağlanarak
yaşananların tesadüf olmadığını gösteriyor. 6 Şubat ile ilgili Barış Manço’nun
2023 fotoromanında da ilginç bir detay var. Bazı çevreler depremden sonra bu
fotoromanda yer alan 9 Kasım 2023 tarihinin aynı zamanda 6 Şubat gününü de
işaret ettiğine dikkat çekti. Şöyle ki bu tarihi rakamlarla yazıp (9.11.2023)
ters çevirdiğimizde (6.11.2023) dokuzun altı olması ve kasımı belirten on biri
de Roma rakamı olarak değerlendirip iki diye okuduğumuzda ortaya çıkan sonuç
6.II.2023 yani 6 Şubat 2023 oluyor. Sosyal medyada büyük etki uyandıran bu
ayrıntı Barış Manço’nun depremi önceden bildiğine dair iddiaları
kuvvetlendirdi. Benim bununla beraber dikkatimi çeken detay ise aynı
fotoromanda o tarihle birlikte on bir kişinin sağ
kalması meselesi olmuştur. Bilindiği üzere deprem on bir ilimizi yerle bir
etmişti.
Maraş depreminin altında
yatan gizemlerden belki de en ilginç olanı on dokuzuncu asrın ortalarından
günümüze dünyanın farklı şehirlerinde düzenlenen “EXPO” yani “Dünya Fuarı”
detayıdır. 19 Eylül 2018 tarihinde EXPO2023’ün Kahramanmaraş’ta
düzenlenmesi kararlaştırılmıştı. Fuarın tarih aralığı ise 23 Nisan – 31 Ekim
2023 olarak belirlenmişti. Fuarın bu tarihler arasında düzenlenecek olması
dikkat çekmektedir. Yukarıda da anlattığım gibi 23 Nisan hem TBMM’nin açılış
günü hem de eski Jülyen takviminde bu sene malum Ay tutulmasının olacağı 5
Mayıs günü olması hasebiyle özellikle seçilmiş gibi duruyor. 31 Ekim de yine Ay
tutulmasının olacağı 28 Ekim ve Cumhuriyetimizin yüzüncü yıl dönümü olacak olan
29 Ekim günlerinin ardından gelmesi sebebiyle aynı önemi taşıyor. Yani EXPO2023
iki Ay tutulmasının aralığına yerleştirilmiş oluyor. 31 Ekim’in Kahramanmaraş
için bir diğer tarihî önemi de 1919 yılında Sütçü İmam’ın 31 Ekim Cuma günü
Fransızlara karşı ilk kurşunu atarak şanlı bir direniş başlattığı gün
olmasından ileri gelmektedir. Son olarak EXPO2023 için Kahramanmaraş’ın Onikişubat
ilçesi seçilmişti. Depremin 6 Şubat günü olduğunu düşündüğümüzde burada
tedirgin eden bir gizemin olduğunu fark edebiliyoruz.
Yazımızın Maraş depremi kısmını, depremden sonra MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin depremle ilgili sözleriyle sonlandıralım. Bu sözler Maraş depreminin 2023 yılıyla birlikte derin manalar ve gizemler taşıdığını açıkça beyan etmektedir: “Bu büyük felaket, mucizelerle anlam kılınmış, içinde sır olan bir olay gibi geliyor bana.”
Yeni Bir Çağ
Burada anlattığımız hususlar bize bir şeyi açık bir şekilde göstermektedir. Dünya ve insanlık tarihte hiç tanık olunmamış bir dönüşümün başlangıcını yaşamaktadır. 2023 yılı da tüm esrarıyla ve derin manalarıyla bu dönüşümün kilometre taşı olarak misyonunu yerine getirmektedir. Yeni bir insanlık, yeni bir dünya ve yeni bir zaman. Yaşamakta olduğumuz dönüşümün kapısı hem aydınlığa hem de karanlığa açılmakta. Hangi kapıyı tercih edeceğimiz bizim elimizde.
Tüm dünyanın büyük bir bekleyişte olduğu şu zamanda 2023 yılı bizleri daha çok şaşırtacak, korkutacak ama akabinde büyük bir fırtına sonrası denizin durulması ve zifiri karanlık bir gecede şafağın sökmesi gibi göz bebeklerimizde umut ışığını yakacaktır!
Ahmet Emir ÖZDEMİR
Yorumlar
Yorum Gönder